MAHMUT CELAL ÖZMEN |
Kur’an-ı Kerim birilerine göre gizli ilimler hazinesi; harflerini toplar, çıkarır, çarpar bölersin, gelecekten haber verir ve bu haliyle kâhinlerin, medyumların sermayesidir.
Birilerine göre avadanlık, takım çantası, lazım oldukça içerisinde alet edevat aranır (bir cıvataya haddini bildirmek için).
Birilerine göre ölülere ninnidir, ya da azaptan azad olsunlar diye bir tür hokus pokustur (hâşâ).
Birilerine göre bedava sermaye ve geçim kaynağıdır. Güya İslami düğünlerde, mevlitlerde yemeklerde terennüm edilir ve cep harçlığı çıkartılır.
Kimilerine göre ses ve avaz yarışmalarında, övünülecek işlerde hammaddedir, malzemedir, avaz avaz figan ile yedi vecih yetmez ise on dört vecih feryat ile dereceye girilir, ödül ve nâm elde edilir.
Birilerine göre, yangın söndürücü, ecza dolabı gibi duvar süsü, evin bekçisi, kullanma talimatını bile okumaya gerek olmayan, çünkü kullanılmayan, fakat nasılsa kazadan beladan koruyan emniyet aracıdır.
Birilerine göre Avrupalıların bugün için doğru zannederek ürettiği –yarın vazgeçebileceği- bilimsel teorileri ispatlamaya yarayan ilginç bir dokümantasyondur.
Birilerine göre antikası iyi para eden define.
Peygamberin ahlakı olan Kur’an nerede, sizin evde mi?
İnsanlara hidayet rehberi olan Kur’an nerede, camilerde mi?
“Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler, kâfirler, fasıklar ve zalimlerdir” diyen Kur’an nerede, devlet erkânının çelik kasalarında mı?
Dirilere bir öğüt olsun diye indirilen Kur’an nerede, merasim ve tören için kabristanda ölülerin başında mı, yoksa taze hatim üfürülen balonların içinde mi?
Kıyamete kadar korunacak Kur’an nerede, okudukları ayetler köprücük kemiklerinden aşağıya inmeyen hocaların kursağında mı, hafızların midesinde mi?
İnsan denilen varlığın kullanma kılavuzu Kur’an nerede, el yazması, altın işlemeli, tarihi eserler müzesinde mi?
Yoksa en yüksek değerin ona iman etmek ve cenneti kazanmak olduğunu bilmeyip de el altından çok paraya onu satmak isteyen kaçakçılarda mı?
Bedava inen vahiylerin kıymetini bilmedi insanoğlu.
Öyle ya bir metelik saymadı ki, kırılana dökülene üzülsün.
Çiğnenen ahkâma üzülmek mi?
“Ahkâm nedir beybaba, ayıp mıdır çiğnersek” diyecek kadar cahil külhanbeyleri güya Kur’an milleti!
Ekmek ufağına basmaz, büyük günahtır! Hele bassa kazara, “tövbe tövbe tövbe Allah’ım, tövbe Ya Rabbim” der, öper alnına koyar.
Ya ekmeği veren el kesiverirse rızkını.. Boğaz korkusu böyle adam eder de adamı. Allah korkusu, hesap korkusu, mizan korkusu aklının ucundan şöyle bir gelir geçer iğreti.
Dünyasını zora sokacak her şeyden korkan bu Kur’an milleti, “ahireti nasıl olsa hallederim” diye yazmış kafaya.
Rabbim biz kullarına mesajını anlayarak okumak ve hayatımıza uygulamak için okuma bilinci bahşetsin. İnşallah!..